18 Ocak 2013 Cuma

I came back

Selam gençler!
Ben döndüm :)

Neler neler yaptım da döndüm hem de.
Mezun oldum bikere! En önemlisi. Samur'u gönderdim, 2 gün olsa dahi iş tecrübesi bile edindim yani.

İş hayatı zorlu mücadele. Özellikle özel sektör. Birbirini ezme çabası, açık yakalama telaşı. Ne bileyim. Hiç benlik değil. Ha diyeceksin 2 gün çalıştın da bilmiş bilmiş döndün hemen :) Ama o 2 günde nasıl bir olaysa herkesin birbiri ardındaki planları hep yanımda konuşuldu garip şekilde. Zaten haftasonu da çalışmak zorunda olacaktım, haftasonu eğitimim var diye anlaşamadık da. İyi oldu bir anlamda (diyerek kendimi avutuyorum) Üzüldüm, şu açıdan üzüldüm, çalışırsam çok yıpranırım. Bazen Samura diyorum ki, hemen evlenelim, ben çalışmayayım, dikiş kursu, grafik kursu, yemek kursu gezeyim hayat bana güzel olsun. "çalışmamayı unut" diyo bana pislik! :)

Neresinden başlayıp ne yazsam diye düşünüyorum. Aklımda yapmayı planladığım bişiler var. Umarım becerebilirim. Keyif almayı umuyorum ama ne zamandır üşüncelerimi fiiliyata dökebilmek için vakit bulamadım. İlk fırsatta vaktimi o işlere ayırıp, memnun kalırsam burada da paylaşıcam.

Herkese selam eder, geri kaldığım blog yazılarını şimdi tamamlamak üzere timeline'a yumulurum :)

3 Ocak 2013 Perşembe

Samur'um Gidiyo..

Kaç gündür yokmuşum...

Uyku tutmadı..
Anlatayım dedim...

Bir kaç ay önce sevgilime çok iyi bir iş teklifi sundular. Araya aracılar sokarak. Dil şartı engel oldu. Şöyle ki, istenilen düzeydeki ingilizce bir hayli mevkiliydi (bu nasıl bir cümleyse artık).

O gün aramızda geçen konuşma
-  "amerikaya giderim belki"
+ "olabilir, mantıklı ilerler ingilizcen" şeklindeydi..

Ama hani bunun gerçekleşeceğini de düşünmemiştim..

2 ay bile sürmedi. Bi baktım, kurs ayarlandı, kalacağı yer tamam, vize başvurusu ve en son biletler de tamam..

Beni arayıp neşeyle "vizeyi aldım" dediğinde, önce içime kocaman bir öküz oturdu, sonra onun için sevinmeye falan çalıştım..

En kötüsü insanların tepkisiydi. "salak mısın sen, nasıl izin verirsin, bundan sonra her şey berbat olcak, ne demek amerikaya gitmesi, kafayı yiyeceksin, bence başıboş gönderme" vs vs vs..

Önemsemedim. Hatta bi ton geyiğini yaptım. "e üstünden geçinirim ben de ne güzel, samur amerikaadayken... mmm.. samur amerikadayken bu dantel takımını ördüm... hmmm çocuklar samur amerikadayken ben havlu takımına başladım... (ev kızı stayla:) )"

Sonra dedim ki, 7 ay uzun bir süre.. Döndüğünde beni değişmiş bulsun.. Bunun da geyiği döndü bi müddet, "bıyık mı bıraksam acaba? yeterince değişir miyim?"

Derken.. İnsanlar üzüleceksin baskısına devam ettikçe bir gece ben de tüm ipler koptu, çıldırdım, gözüm döndü resmen, nasıl kavga ediyoruz ama, hani konuya nerden girdik hatırlamıyorum bile, ama ben konuyu habire "amerikaya da gidiyosun, tabi böyle davranırsın" şeklinde cümlelerle sapıtıyorum. 2 gün uyuyamadım. 3üncü gün buluştuk

Aldı beni karşısına. "bu bizim için.." dedi. Gitmemi sen de istiyordun, dedi. Düşündüm evet istiyordum. O işi sen de istiyorsun, iyi bi hayatımız olmasını sen de istiyorsun, dedi. Evet istiyordum. Ama bombayı sona sakladı. "Ağustosta dönüyorum, yıl sonunda hemen evlenelim diye düşünüyorum" dedi. Ben de yelkenler fora.. "e o zaman sen gelinlik, ev eşyası bakmaya başla, zor karar verebiliyorsun zaten" dedi.. E tamam o zaman dedim.

(ha bu arada ben bu ara -evlenmek istiyorum- krizlerindeydim, ki bu çok ayrı upuzun bir konu, bi ara yazmam gerek)

Sonra noldu? Biz 6 senedir olmadığımız kadar mıçmıç bir hal aldık.. Durup durup duygusallaşıyoruz falan. (genelde ben daha çok tabi)

- resmen gidiyorsun inanamıyorum :(( modları.

Ya da her boş vakti birlikte geçirmeye çalışmalar..

"pazar günü kızlarla kahvaltıya gidecektik, ama sonr..."
cümlemi bölüp "şurda kalmış 1 haftamız sen arkadaşlarınla kahvaltıya mı gidiyorsun bravo yaa" halleri...

derken...

Kaldı şurada bir kaç günümüz.

Hani geyiğini yaptım, güldüm, eğlendim, dalgamı geçtim, vs vs vs derken..

O taaa en baştaki öküz geldi yerine iyice kuruldu iyi mi?

Gözyaşlarım gideceği günü bekliyor resmen.. O güne kadar sabrederler mi o da ayrı konu tabi.
(hiç ağlamadım diyemem, ağladım tabi ama benim korkum bunun bir krize dönmesi)

7 ay= 30 hafta= tam 210 gün samur yok..

Samur'un yokluğu sevgiliyi amerikaya yollamak da değil aslında...

O kadar çok şey ki..

Diplomamı almaya birlikte gidememek demek..
Yüksek lisans mülakatında yanımda olmaması demek..
Dil sınavında burada olmaması demek..
Müzeleri gezme planlarımızı 7 ay ertelememiz demek...
En sevdiğim mevsimi onsuz geçirmem demek..
Bu sene karda yürüyemeyecek olmamız demek..
Ramazanda iftar yapamayacak olmamız demek...
.....

Liste daha o kadar uzun ki..

Diyorum ki "gidiyorsun ama sağ kolumu, en yakın arkadaşımı da alıp gidiyorsun"
Çünkü ben biraz asosyal bir insanım, yani şöyle asosyalim..
Şimdi yüksek lisansa başvurucam ya, tek başıma asla gidemem. Mutlaka biriyle gitmeliyim.
Ve işin en kötü yanı, sözde bi ton arkadaşım varken, benimle gelecek bir allahın kulunun olmaması.. Olsa bile samurun yerini tutamıyor olmaları.. (ki zaten gerçekten yok kimse, anaaa resmen yok)

Temmuzun on'unda bi arkadaşımın bebeğine doğum günü yapıcaz, hatta yapıcam, benim hazırlamamı istedi, eminönüne gitmem gerek, ve benimle gelecek kimsem yok demek samurun yokluğu..

Ha sadece bi yerlere gidecek eleman yok demek de değil tabiki :)

Anlık olarak "özledim görmem lazım" krizlerimde göremeyecek olmam demek mesela. Ki umarım bu durumu az yaşarım, çünkü bariz panik atak krizine dönüşüyor durum...

Ben 30 hafta boyunca ne yapacağım Onsuz bilmem :(

Yazacak bi milyon tane daha haberim vardı ama çok uzadı bu post...

Fotoğrafımızı ekleyecektim, ancak babamın bilgisayarındayım, bir sonraki "samura veda" yazısında ekleyeyim gözyaşlarımdan önümü görebilecek olursam tabi :))

Pazartesi günü tez savunmam var, dualarınız benimle olsun, fighting!

Öperim...