18 Aralık 2012 Salı

bi izleyen pişman bi de izlemeyen; suburgatory

Ben bu diziye bayılmanın ötesinde bi bağla bağlıyım sanırım. Bu nasıl bir giriştir yahu :)


Dizi özet olarak; New Yorktan kenar bir mahalleye taşınmış ve burada yeni bir düzen oluşturmaya çalışan baba-kızı konu alıyor. Komedi diye geçse de bence sadece "komedi" şeklinde etiketlenmemeli. Konular hep çok derin. Ayrıca en sevdiğim şey, kahkaha efekti yok, o efektle nasıl soğuyorum ben dizilerden.

O kadar ilginç bir mahalle(?) ki yeni taşındıkları yer, yaşayan insanlar bi antika, alışkanlıklar garip, konular eğlenceli.. Mahalleye de aslında kenar mahalle diyemeyiz çünkü çok elit takılan, sosyetik diyebileceğimiz tiplerin yaşadığı bi mahalle.

Ama en güzeli baba-kız arasındaki bağ.


Hani babama haksızlık edemem, kötü bir babam var asla ve asla diyemem ama bu baba-kıza özenmedim de diyemem yani :)

Geçen sene ilk bölümünden beri takip ediyorum diziyi, keşke geç farketseydim de, toplu halde izleseydim :)

İzleyen çok insan da duymadım. Kime önerdiysem "adı ne garip onun yaaa" dediler. Oysa ben adını çok seviyorum :)

İsmini açıklamak gerekirse; Suburgatory, banliyö anlamına gelen suburb ve araf anlamına gelen purgatorykelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur. Kahramanımız Tessa’nın bu yeni taşındığı yerde -özellikle de The Stepford Wives filminden fırlamışa benzeyen kadınları görünce- bu mahalleye taktığı isim.

şeklinde açıklanmış 22dakika.org'da ben de direkt kopyaladım :)

Canı sıkılıp, şöyle 20şer dakikadan oluşan bölümleri olan bi dizi izlesem ama ne izlesem diyen herkese tavsiye ederim :)

Bu tür benim bayıldığım "sıcak" dizi türlerinden, samimi, neşeli, yer yer duygusal, "tatlı".


İzleyin bence asla pişman olmayacaksınız.

16 Aralık 2012 Pazar

Ben pasta yaptım!

2 gündür canım ciddi manada çok sıkkın. Ama yeni bi ilke edindim, olumsuzluklar üzerinde durmuyorum, düşünmüyorum, kendiliğinden hallolursa hallolur. Hallolmazsa keyfi bilir, ben onu yok sayıyorum :))

Ehem. Ben ailemin yaşadığı bu ilçeye 8 sene sonra gelmiş bulundum. Yeni bir çevre sıfır arkadaş durumu oldu tabi. Geçen sene bulabildiğim kadar kursa vs yazıldım. Çoğunu yarıda bıraktım tabi, sıkılıp :)

Ama daha önce söylemişimdir Çocuk Gelişimi fark dersleri alıyorum, ve aslında iyi ki alıyorum. Bu alanda çalışmasam bile 2 adet dünya tatlısı arkadaş edindim. Özellikle çoğu samimi olduğumuzu zannettiğim arkadaşımla bağlarımı kopardıktan sonra çok daha iyi geldi. Aslında şöyle oldu, ben bu 2 insanı tanıdıktan sonra dedim ki "nasıl yani, arkadaşlık dediğin buymuş resmen, o zaman benim şu şu şu şu insanlarla ne işim var allah aşkına!' ve sonrası silinen isimler :)

Arkadaşlık ciddi manada özveri istiyor. Benim beklentim her koşulda yanımda olacak insanlar, kıskanmayacak insanlar, yüzüme gülüp arkamdan başarmamı istemeyecek insanlar değil. Başıma gelen iyi şeylerde yüzlerinde "neden bu senin başına geldi" bakışını yakaladığım insanlar ya da üzüldüğümü bildikleri konularda üzerime üzerime gelip o durumla dalga geçen insanlar değil. Bunlar uzun mevzular aslında. Ne diyorduk, kötü mevzular anlatılmıyor.

Tanıdığım bu iki insansa gerçekten çok içten insanlar. Kısa zamanda çok samimi olduk. (aslında neredeyse bir buçuk sene olmuş)

Geçen gün içimizden birinin doğum günüydü, akşam pastamı yaptım, ertesi gün çaldık kapısını elimizde pastayla. O kadar mutlu oldu ki, çünkü aramızda doğum günleri mevzusu hiç geçmemişti bile. Laf arasında söylediği tarih kalmış aklımızda.

Pastama gelince, ilk kez bişi denedim, çok da hoş oldu. Ayyy tarif yazıcam!

Ehem ehem. Tüm malzemelerim hazırdı aslında :)


Hazır pandispanya, creme-ole (vanilyalı), damla çikolata, krem şanti, süt fındık ve danette :) Fotoğrafı sonradan (bi arkadaşım malzeme fotosu isteyince) çektim, o yüzden görselde vanilyanlı yerine çikolatalı cremeole var :)

Aslında hazır pasta yapmayı herkes biliyordur ama nedense canım yazmak istiyor...

Cremeole, krem şanti ve sütü karıştırdım, ortaya çıkan kremenın bi kısmına damla çikolata ekleyerek, bu sütle ıslattığım keklerin arasına yaydım bi güzeeeeel.


Sonra da kalan kremaya danetteyi ekleyip bi güzel karıştırdım (ilk kez denediğim şey buydu aslında) Danetteyi normalde hiç sevmem o yüzden tadından çok emin olamadım. Ama sonuç gerçekten güzeldi.

En sonda rondoda parçaladığım fındıkları pastamın üzerine donattım! :)
Eheh evde albeni taneler vardı onlarla da baş harflerimizi yazdım.



Ama ciddi manada tadı beklediğimin üstünde güzel oldu. 

Fotoğraf kaliteleri de çekim açıları da çok iyi değil ama idare edin, zamanla öğrenicem bence :))

Öperim!



13 Aralık 2012 Perşembe

Yaşasın Mimlenmişim!

Mimlendiğim zamanlarda önce bi soruları gözden geçiriyorum, zor mu kolay mı becerebilcek miyim yanıtlamayı diye :P

sevgili biricitconsungunlugu de beni mimlemiş. çook teşekkür eder öpücük yollarım kendisine burdan :)

Geçelim sorulara; öhm..

1-Mantığın mı yoksa Duyguların mı ön plandadır? 
mantık nedir bilmiyorum diyebilirim :) hatta dönem dönem paniğe kapılıp olayın mantıklı kısmını görsün diye samura koştuğum olur. dönem dönem değil çoğu zaman. hmm belki her zaman da olabilir :) ama hakkımı yemeyeyim son zamanlarda birazcık da olsa mantık konusunda adımlar attım sayılabilir.

2-İnsanlar niye mutlu değiller?Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar?
Hmm. Sorunun cevabı içinde saklı aslında. Şükretmeyi bilmemek en büyük sorun, sorunumuz. Yani bu soruyu insanlar şeklinde yanıtlayamam çünkü ben de o insanlar içindeyim, hepimiz içindeyiz yani. Gözlerimizin önündekiler gözlerimizin önünde olduğu için mutluluk sebebi sayılmıyor genelde. İnsan şükretmeyi öğrendiğinde mutlu hissediyor.

3-Çok para harcayıp keşke almasaydım yada harcamasaydım dediğin bir şey var mı??
Oluyor tabi dönem dönem. Ama son zamanlarda doğru para harcamayı öğrendiğimden sanırım, aklıma gelmiyor şu anda. 

4-Haklı olduğun bir konuda hakkını savunur musun yoksa susmak adalet mi dersin?
Karşımdaki kişiye göre değişiyor. Eğer kırmaktan korkmadığım biriyse karşımdaki car car carlayabilirim. Ama kırmaktan korktuğum sevdiğim bir insansa kendimi yer bitiririm.

5-Tok gözlü müsün yoksa her şeyim olsun diyenlerden misin?
Evim, arabam, yazlığım, kışlığım, yatım, uçağım olsun başka da hiiiiç bişi istemem diyecek kadar tok gözlüyüm :P Biraz aç gözlü olabilirim. Yani her gördüğüm güzel şey benim olsun isterim. Ama benim her şeyin benim olamayacağını da kabullenirim bi yandan.

Mimi kim başlattıysa çok sevdim ben :) Veee firuzeyi mimlemek istiyorum :)

The Walking Dead

Samur efendi ölüp ölüp diriliyordu bu dizi için, izle bak çok seveceksin, izle bak çok seveceksin başımın etini yiyordu. Bi gece "e bakayım nasılmış" dedim, ilk sahnede "walker" denilen zombilerden birini görünce kapattım, asla izlemem midem bulanır kusarım vs diye ekledim. Ben ufacık böcekte saatlerce öğüren bi insanım. Kanlı sahnelerde kusarım bile. Kanların fışkırmasına da gerek birisi parmağını kesse yeter. Sonra noldu bilmem. Çok garip ama ikinci bi şans verdim diziye (ki asla huyum değildir, bıraktığım kitabı tekrar alamam elime mesela), ama ne şans. O gece ilk sezonu bitirdim, hatta ben 3 günde 3 sezon bitirdim. Nasıl bir heyecanla nasıl bir iştahla izliyorum anlatamam. Nasıl şanssız bir insansam ben sezonu bitirdim dizi sezon tatiline girdi. Şubata kadar nasıl beklicem bilmem.

 Konusu anlatınca çok basitmiş gibi geliyor insana. Ülkeye yayılan bir hastalık var ve çoğu insan ölü, ve zombi. İnsanlar zombilerden kaçıyor. Saklanıyorlar vs. Zombiler de ne hikmetse parçala parçala bitmek bilmiyorlar :) Zombi saldırısına uğrayan zombiye dönüşüyor.

Ama dizi nasıl sarıyor. İnsan başından kalkmak istemiyor. Hepinize tavsiye ederim. O kadar çok sevdim ki herkes izlesin herkes izlesin istiyorum.


Şimdi biraz da sosyolojik gözle falan yorumlamak gerek diziyi, dizide normalde normal insanlar zombilerden kaçıyor ve dolayısıyla seyirci (ki özellikle benim gibi saflar) ana kahramanlar başka insanlarla karşılaştığında hemen dostluk bekliyor. Öyle olmuyor. Zombiler yetmezmiş gibi çoğu zaman insanlar da savaş halinde oluyor. Birbirlerini yok etme çabası. Oğlum zaten kalmışsınız bi avuç. Ne diye yok ediyosunuz türünüzü di mi ama :) Ben böyle dediğimde de "çok safsın o yüzden" diyor samur. Ben anlamazmışım! Babababa. Evet anlıyorum her fanide olduğu gibi dünyaya sahip olma hissi var onlarda da :P haha ama ne bileyim ya ben o dizide oyuncu olsam kesin ilk ölenlerden olurdum, hem de zombi saldırısından değil, diğer insanlar tarafından, çünkü saf gibi hemen kucak açardım :)

Ay aşık olduğum tüm dizilerimi de yazmaya karar verdim bu posttan sonra, hepiniz izleyin hepsini :) Hepiniz izleyin ki yorumlaşabilelim di mi ama :)


7 Aralık 2012 Cuma

her şeyde bi hayır vardır diyelim

Hayatımda bir şeyler düzgün gitse zaten şaşıcam. Sabah yine zorla uyandım. Bu ara havaların kapalı olması nedeniyle midir nedir her zaman 9da uyanan ben 12de zorla uyanıyorum. 12de uyanınca geç yatıyorum. Geç yatınca 12de uyanıyorum. Kısır döngüde yaşayıp gidiyorum. Mevzu bu değil tabiki.

Geçen yıl alesten 86 alan ben, çalışıp daha yüksek almalıyım diyerek hayatımda ilk kez kitap bitirerek çalıştım, son gece heyecandan uyuyamadım (yine hayatımda ilk defa heyecan yaptım) 3 saatlik uykuyla sınava girdim, denemelerde en düşük 94 yapan ben tabi ki berbat bi sınav geçirdim çünkü herkes gibi yetiştiremedim.

Bugün ales açıklanmış. 765inci olmuş 89 puanla. Önce deli gibi sevindim tabi. Hayatımda ilk kez bi sınavda ilk bine girmiştim sonuçta. Hemen babamı aradım '23242 kişi arasından 765inci olmuşum iyi miee' diye sordum. "aaa çok iyi" dedi, daha bi coştum.

Sonra durdum düşündüm, "olm önemli olan aldığın puan, o da planladığın puandan resmen 3-4 puan düşük,hiç bi işe yaramayacak".. Çünkü okul ortalamam düşük. Yani alesimin çok çok yüksek olması lazım ki yüksek lisansa kabul edilebileyim.

Neyse amma uzattım, sevgili samur okuyosa eminim başlamıştır yine "anca uzat lafı zaten, kısa kısa anlatamazsın bi" demeye.

Ufak çapta bi moral bozukluğu yaşadım ama yine de öte yandan sevinçliyim, evet yapabilirim, yüksek lisans yapabilirim falan diye minik minik çığlıklarım var. Sonra noldu..

Akşam mailime bi baktım. İstanbul üniden başvuracağım anabilimdalı başkanından mailime yanıt gelmiş. mailimde şöyle ki...

ocak 23te mezun oluşum resmi ilan edilecek. ve yüksek lisans başvuruları 2-11 ocak arası. "mezun olacağıma dair bi belgeyle başvuramaz mıyım" dedim. mülakat tarihinde mezun olmuş oluyorum çünkü.

gelen yanıt "hayır" tabiki moralmen çöktüm. hala da çok mutsuzum. tam bişiler düzelcek derken, ocak bi an önce gelsin derken, haydaaaa işin yoksa haziranı bekle şimdi.

Napalım "her şeyde bi hayır vardır" mutlaka.

4 Aralık 2012 Salı

dişçilere ve yemek blogu sahibi arkadaşlara seslenişimdir

İki büyük sorunsalla karşınızdayım. ilki dişim! offff. bundan 4 sene önce, ağrımayan sesi çıkmayan bi dişim vardı dolgusu düşmüştü, arkadaşımı dişçiye götürürken e bende gideyim bari diyerek devlet hastanesine gitmiştim ve çok sevgili dişçi güç bela çekmişti dişimi. sonra hatta insanlar kızmıştı neden çektirdin dişini diye. ne bileyim ben çekelimde mişti çektirmiştim dişçiden iyi mi bilcem. aradan 4 sene geçti. çekilmiş dişimin içinde bildiğin kök gibi bişi oluştu. ilk etapta korktum falan ama sonra sorumsuz bi insan olarak 'ehi ehi yerine diş geliyor ne güzel' diyerek boşverdim. ta ki bu güne kadar. iltihap oluşturdu ve minicik de olsa dişimin yanında şilik. en kötüsü ağrıyo! içinde parça mı unuttu dicem ama 4 sene sonra ortaya çıkmaz heralde. O kökümsü şey ne? E dişçiye gitsene diceksiniz ama korkuyorum :/ böyle de salağım. Şu an o kadar çok ağrıyo ki ağlıycam :(

gelelim ikinci sorunuma. diş ağrıma çok zıt bi istek olarak canımın istediği bi tatlı var. seneler seneler önce ben daha okula bile gitmezken o kadar küçükken (yok lan anaokulundaymışım hesap ettim) bi komşumuz vardı. bi tatlı yapmıştı. o kadar güzeeeeldi ki muhallebi gibi ama değil. puding gibi ama değil. böyle pudingten daha az yoğun bişi. (anlatışıma gel) canım nasıl o tatlıdan istiyo. tadını hatırlıyorum ama ne olduğunu kimseye anlatamıyorum. googledan aradım taradım, bişiler buldum.

bak hatta linki de şu;
http://lezzetler.com/tarif-26993.html

yani ben böyle tahmin ediyorum. çünkü üç renkli bişidi. tam buna denk gibi bişidi. ama o çilekli falandı sanırım. ay neyse anlattıkça canım istiyo.

ben bu tarifi yapıcam deniycem ama jelatin denilen şey nedir nerde satılır bilmiyorum. bilen varsa yardıma koşuversin lütfeeeeen.

hepinizi öperim ve de dişime ağlanıp sızlanmaya devam ederim...

2 Aralık 2012 Pazar

bir yerlerden başlasam iyi olcak

Ben yazmak istediğim bi dünya şey var dedim ama şu an acaba neyi kastetmişim diye düşünmeden edemiyorum :)

Şimdi düşünüyorum mesela, geçen seneden bu güne hayatımda neler neler değişti. Arkadaşlarım bile değişti. O derece. Bazı insanları fiilen bazılarını ise kafamda sildim gitti. Artık elimden geldiğince bana zarar veren ilişkilerden uzak durmaya çalışıyorum.
Yaz tatilinde mesela, 1 hafta gibi bi süreyi amcalar halalar şeklinde geçirdik. Ailemde bile silmem gereken tipler varmış farkettim ve sildim gitti. Yok sayıyorum artık hepsini. Yoklukları varlıklarından daha çok huzur veriyo yani.

Arkadaşlarım için de öyle. Eğer beni üzen bir konu hakkında acımasızca dalga geçen insanlarsa bahsettiklerim, demek ki aslında en iyi arkadaşlarım falan da değillermiş.

Neler saçmaladığımı merak ediyor olabilirsiniz. Yine ufacık olaylar çok eski mevzulara götürdü beni ama sonra "oh be" dedim, doğru karar vermişim hayatımdan çıkartmakla.

Ama sonuç olarak ne olursa olsun bi başımızayız şu hayatta, hepimiz özümüzde yalnızız.